Suicide Squad: Kill the Justice League İnceleme

Brainiac’ın hüküm sürdüğü Metropolis’te Justice League avına çıkmaya ne dersiniz?

Asla tasvip etmesem de bir oyun çıkaracağında gözü kapalı beklentiye girer, çıktığında da satın alırım diyebileceğiniz kaç geliştirici ekip vardır? Rockstar Games, 11bit Studios, Rocksteady… Muhtemelen bu sayı ve isimler birçoğunuz için değişkenlik gösterir ancak buradaki ana fikir şu, bazı geliştiriciler sektöre zamanında sundukları işlerle yön verdiler ve bu zamana kadar öyle ya da böyle denenmemişi denetip, ağızlarımızda farklı ama bir o kadar güzel tatlar bırakmayı başardılar. İşte Rocksteady de eminim ki birçoğumuz için bu seviyede bir ekip. Hâl böyle olunca, son yılların en çok eleştirilen oyunlarında başı live service oyunlar çektiğinden, ekiplerin artık bu türü zorlamamaları ve oyuncuların taleplerini dinlemeleri gerektiğini düşünürken Suicide Squad: Kill the Justice League bu kaos ortamına en olmadık şekilde giriş yaptı.

Anthem, Marvel’s Avengers, Gotham Knights ve dahası… Destiny 2 için bile hâlâ türünün sağlam işlerinden diye sayarken tereddüt ettiğimiz noktada böylesine başarılı ekiplerin, oyuncuların inatla “İstemiyoruz be kardeşim!” diye bağırdığı bir türe oyun geliştirmeye zorlanmaları gerçekten anlaşılır gibi değil. Özellikle de farklı sektörler de dâhil olmak üzere konu süper kahramansa, Marvel ve DC’nin arkasındaki süper büyüklükteki kitlelerin tüketmeyeceği içerik yok desem yeridir. Eh, işte bu büyük kitleye, çocukluğunu süper kahraman olma hayaliyle geçirmiş insanlara bile bu prodüksiyon kalitesine sahip süper kahraman oyunlarını beğendiremiyor ve oynatamıyorsan burada bir gariplik var, değil mi? Evet çünkü oyuncular defalarca birbirinin kopyası içeriklerin bulunduğu, robotlaşırcasına ekrana kilitlenmek zorunda bırakıldığı ve oynasalar da çok kolay sıkıldıkları bu türdeki oyunları oynamak istemiyorlar.

Eh tabii geliştirici ekiplere, dahası bu ekiplerin yayıncılıklarını üstlenen daha büyük stüdyolara bu durumu anlatmak zor oldu. Birçoğu yüzlerine vurulan başarısızlık rakamlarıyla, birçoğu da kapatmak zorunda kaldıkları ekiplerle durumun gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Peki ya Warner Bros.? Warner Bros. daha 1-1.5 yıl kadar önce bu türü deneyip başarısız olmamış mıydı? Suicide Squad: Kill the Justice League ile ekip, son yıllarda bu kadar eleştirilen türe yeni bir soluk getirecek ve oyuncuların beğenisini kazanarak uzun vadeli oyun sürelerine ulaşmalarını sağlayabilecek miydi?

İşte Suicide Squad: Kill the Justice League duyurulduğu ilk andan beri birçoğumuzun kafasında dönen sorular da bundan ibaretti. İlk oynanış tanıtımının yayınlanmasının ardından gelen tepkiler nedeniyle oyunu defalarca erteleyen ve geri dönüşleri dinleyerek oynanışı daha iyi ve keyifli hâle getireceğini söyleyen Warner Bros., Batman oyunlarıyla sevdiğimiz, zamanında yepyeni mekanikleri oyun dünyasına armağan eden ve birçoğumuzun en sevdiği ekiplerden biri olan Rocksteady’yi de bu bataklığa mı sürükleyecekti? Tüm bu soruları yanıtlamak adına Warner Bros.’un sağlamış olduğu kod sayesinde oyunu deneyimleme imkânı yakaladık ve sizler için inceledik. Tüm detaylarıyla Suicide Squad: Kill the Justice League incelememiz yayında!

Suicide Squad: Kill the Justice League İnceleme

İlk duyurulduğu gün çok büyük beklentilere kapılmış olsam da live service bir oyun olacağı açıklandığından beri oyuna dair beklentim neredeyse sıfırdı. Bu tarz oyunlarda gerçek anlamda zevk alabilmek için oyunu oynayacak birilerine ihtiyaç var ve ben birini bulup bulamamaktan ziyade oyunları yalnız oynamaktan daha keyif alan biriyim. Bu nedenle de bu türe her ne kadar komple karşı olmasam da büyük oranda bu türdeki yapımları oynamayı tercih etmiyorum. Evet Marvel’s Avengers’ı da Gotham Knights’ı da zamanında oynadım çünkü süper kahramanların temel alındığı oyunları gerçek anlamda çok seviyorum. Bu konuda da bana kalırsa Marvel’s Guardians of the Galaxy ve PS4 neslinin çıkış oyunlarından Infamous Second Son çok ama çok başarılı oyunlardı.

Hâl böyle olunca tür ne kadar ilgimi çekmese de süper kahraman gibi hissetmenin nasıl olacağı her zaman merakımı güçlendiren bir etken. Suicide Squad: Kill the Justice League’i de ne hikâyesi ne oynanışı ne de türü için bekliyordum. Tek merak ettiğim nokta oynanabilir sunacağı süper kahramanları oynarken nasıl hissettireceğiydi. Bu yüzden oyunun çıkışına kadar geçen sürede basının kötü yorum manipülasyonlarından olabildiğince uzak durmaya çalıştım ve oyun elime ulaştığında temiz kafayla denemeye koyuldum. İncelememin devamında birçok farklı konuda oyunu değerlendireceğim ama kısaca özetlemem gerekirse Suicide Squad: Kill the Justice League kesinlikle söylendiği ve beklenildiği kadar kötü bir oyun değil ancak defoları da bir hayli fazla.

Ara Sahneler, Diyaloglar ve Hikâye

Suicide Squad: Kill the Justice League’i oynamaya başladığım ilk andan itibaren en çok dikkatimi çeken ve hoşuma giden husus ara sahne kalitesi ve diyaloglar oldu. Süper kahraman oyunları arasında bu kadar ince işçilikle yazılmış diyaloglar ve karakterlere en son Marvel’s Guardians of the Galaxy’de rastlamıştım ama Suicide Squad: Kill the Justice League bu konuda GOTG’dan bile çok daha iyi bir iş çıkarmış. Öyle ki incelemenin ilerleyen kısımlarında değineceğim oynanışta zaman zaman o kadar sıkıldığımı hissettim ki, artık ara sahne girse de izlesem dediğim anlar oldu. Bu birçok oyunda “ara sahneler bitse de biraz oynasak” dediğimiz bir durumken Suicide Squad: Kill the Justice League tam tersini dedirtmeyi başarıyor.

Suicide Squad: Kill the Justice League İnceleme

Ara sahneleri bu denli kaliteli yapan etkenleri sıralamaya kalksak hikâyeyi ilk sıralara yazmayacak olsak da oyun bir live service oyununa göre gayet ortalama üstü bir hikâye ve hikâye anlatımına sahip. Oyunun defolarını büyük oranda örten bu kısım, oyuncuya sürekli “Şimdi ne olacak?” hissini iyi ölçüde veriyor ancak burada da asıl sıkıntı bu ara sahneleri ve hikâyenin gizeminin ortaya çıkmasını tetikleyen unsurların birbirlerini defalarca tekrar eden görevlerle gerçekleşmesiyle büyük ölçüde hüsrana uğratıyor.

Suicide Squad: Kill the Justice League’in hikâyesini kısaca özetlemek gerekirse Brainiac tarafından istila edilmiş ve bir zamanlar şehrin koruyuculuğunu üstlenirken şimdiyse şehirde terör saçan kahramanlarla dolu Metropolis’te Amanda Waller tarafından bir araya getirilmiş birbirinden uyumsuz dört süper kötümüz Harley Quinn, Deadshot, Captain Boomerang ve King Shark’ı kontrol ediyoruz. Oyun Amanda Waller’ın bu dörtlüyü bir araya getirmesi ve Brainiac’ın Justice League üyelerini teker teker kontrol altına aldığını ve her bir üyenin öldürülmesi gerektiğini bildirdiği bir direktifle başlıyor.

Hikâye zaman zaman ters köşeler, ufak ama tatlı cameolar, oldukça iyi yazılmış diyaloglar ve hemen yukarıda bahsettiğim filmlerden bile kaliteli ara sahneler ile gayet iyi desteklenmiş olsa da oyunun live service oluşu bir noktadan sonra hikâyenin de kabak tadı vermesine yol açıyor.

Oynanış, Karakter Gelişimi ve Düşman Çeşitliliği

Suicide Squad: Kill the Justice League oyunculara Amanda Waller’ın deyimiyle Task Force X adındaki dört kişilik intihar timinin üyelerini oynama olanağı sunuyor. Karakterler arasındaki oynanış farkları şahsen Marvel’s Avengers’taki kadar değil, özellikle savaş kısımlarında bu fark neredeyse yok denecek kadar az ancak aralarındaki asıl farklar haritadaki seyahatlerde kendini gösteriyor. Captain Boomerang tıpkı Flash gibi speedforce’u kullanıyor ve elindeki bumerangını fırlatarak anında o noktaya ilerleyebiliyor. King Shark cüssesinin de verdiği güçle yüksek kuvvetle atılmalar gerçekleştirebilirken, Deadshot jetpack’ini kullanarak uçabiliyor. Harley Quinn ise drone’u ve kancası yardımıyla geçici atılmalarla haritada seyahat edebiliyor. Bazı karakterlerdeki seyahat yöntemi fazlasıyla çile olduğundan şahsen büyük ölçüde Captain Boomerang ile seyahat etmeyi tercih ettim.

Savaş kısmına geldiğimizde karakterlerin kullandıkları silahları, bombaları ve diğer teçhizatları özelleştirebiliyoruz. Bu nedenle ortada Deadshot’un kendine özgü bir keskin nişancısı var gibi bir durum da yok. Karakterlere özgü yetenekler oyunun “Talents” adını verdiği skill ağacı üzerinden seviye atladıkça açılabiliyor olsalar da bu yetenekler de esasında her karakter için birbirinin kopyası işlevlere sahip. Fakat oyunu eğlenceli kılan nokta oynanış o kadar hızlı ki, durmadan bir şeyler yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bu kimileri için eğlenceli gelebilir ancak kimileri için de kafa karıştırıcı gelebilir, öyle ki oyunun arayüzünün doluluğu da tıpkı benzer bir nedenden büyük ölçüde eleştiri almıştı fakat beni oynadığım süre boyunca rahatsız ettiğini söylersem yalan olur.


İlginizi Çekebilir: Gotham Knights İnceleme


Savaşlar tam anlamıyla kaostan ibaret. Oyunun arayüzü ne kadar kalabalıksa savaşlar da bir o kadar kalabalık. Oyunun hızıyla paralel olarak her yandan gelen saldırılar, durmaksızın patlayan objeler ve renk cümbüşü Suicide Squad: Kill the Justice League’in bir süre sonra sadece silahınızla etrafınızı taradığınız ve oradan oraya zıplayıp durduğunuz bir oyundan ibaret olduğunu gösteriyor. Üstelik düşman çeşitliliğinin olmayışı da cabası. Bakın çeşitlilik az demiyorum, direkt olmadığını söylüyorum. Oyun codex kısmına düşmanları farklı çeşitlerde ayırmış olsa da inanın bana oyunu bitirdiğinizde sayabileceğiniz farklı düşman sayısı bir elin parmağını geçmeyecek. Bu da oyundan bir süre sonra fazlasıyla sıkılmanıza ve birazdan değineceğim görevlerin ne kadar tek düze olduğunu fark etmenize yol açıyor.

Harita, Görevler ve Etkinlikler

Durmadan gömecek değiliz ya, biraz da övelim. Rocksteady, Metropolis’i gerçekten güzel tasarlamış. Hem dikey hem yatay olarak seyahat edebildiğiniz Metropolis, aslında hiç de çizgi roman veya dizi/filmlerde gördüğümüz gibi değil ama bir o kadar da önemli esintileri içerisinde barındırıyor. Bunu kesinlikle doluluk olarak algılamayın çünkü içi cansız, ruhsuz ve bomboş ancak seyahat etmesi ve etrafı incelemesi de bir o kadar keyifli. Böyle güzel bir dünya tasarladıktan sonra içi az da olsa güzel doldurulabilse belki çok daha farklı şeyler konuşuyor olurduk ama ne yazık ki Suicide Squad: Kill the Justice League de diğer live service oyunlarının hatasına düşerek Metropolis’i birçok birbirini tekrar eden görevlerle doldurmuş. Bir noktaya kadar oyun yalnızca ana görevden gitmenize olanak tanıyor ve bu görevler, ara sahnelerin kalitesi ve iyi yazılmış diyaloglarla çok da keyifli bir hâl alıyor ama bu süreç o kadar kısa sürüyor ki, oyun sizi açık dünyaya tam anlamıyla salıp “Bak şurada da görevler var he!” demeye başladığında defolar birer birer yüzünüze vurmaya başlıyor.

Harita birbirinin kopyası tonlarla görevle dolu ve oyun her karakteri oynamanız için teşvik etmek adına aslında her karakterle yapabileceğiniz görevleri “Ya bu görevi şu karakterle yapsan daha iyi olur çünkü bu karakter bu görev için daha motive!” gibi saçma sapan bir yöntem kullanıyor. Dahası her karakterin kendine özgü teçhizatları da yalnızca o karakterle oynarsanız düştüğü için öyle ya da böyle oyunun istediğine uymalı ve her karakteri yükseltmek istiyorsanız her biriyle oynamanız gerekiyor. Bu beni çok rahatsız etmedi fakat dediğim gibi, kesinlikle çok daha iyi yedirilebilirdi.

Haritadaki kopya görevler bir kenara Rocksteady, Riddler dışında haritaya etkinlik koymaya bile pek tenezzül etmemiş. Riddler özellikle Batman oyunlarında zaman zaman çileden çıkartan etkinlikler içerirken Suicide Squad: Kill the Justice League’de o kadar kolaya kaçılmış ki oyunun büyük çoğunluğunda bir yerden bir yere parkur yapmaktan öteye geçemeyecek kadar yavan ve sıkıcılar. Bu da üç beş yeni görünüm veya teçhizat kazanmak için oynamaya değmeyecek kadar vakit kaybı olarak bakmanıza neden oluyor.

Co-op Deneyimi, Gelecek İçerikler ve Performans

Oyun hem içerikleriyle hem görev dizaynıyla buram buram co-op için tasarlandım dese de en iyi yapması gereken şeyi bile yapmakta fazlasıyla zorlanıyor. Co-op oynamak istediğiniz kişiyle session oluşturmak oyunun çıkışından beri fazlasıyla külfet öyle ki çoğu zaman arkadaşınız çevrim içi dahi görünmüyor, görünse de davetiniz iletilemiyor, çevrim içi session oluşturmakta sorun yaşanıyor ve bağlandığınızda anlamsız kopmalar oluşuyor. Tüm bu sorunlar herkeste olmasa da Steam tartışmalarda da birçok kişinin bu sorunları ve benzerlerini yaşadığını gördüm. Dahası oyunu tek başına oynamayı tercih edenlerde de oyun internet bağlantısını zorunlu tutuyor bu da oyunun belki de en önemli anında internet bağlantınızda yaşadığınız en ufak bir sorunda oyunun sizi mevcut session’dan atmasına neden oluyor.

Geliştirici Rocksteady ve yayıncı Warner Bros., Suicide Squad: Kill the Justice League’in piyasaya sürülmesiyle birlikte ve gelecek aylarda oyuna eklenecek içerikleri de açıkladı. Sezon içeriklerinin ücretsiz olacağı belirtilirken, Mart 2024’te başlayacak olan 1. sezonda oyuna yeni oynanabilir karakter olarak Joker’in ekleneceği, yeni boss savaşlarının, yeni etkileşime geçilebilir çevrelerin ve yeni içerikler, aktiviteler, bölümler ve silahların da oyundaki yerini alacağı açıklandı. Bu da Rocksteady’nin gelecek süreçte oyunu birçok içerikle destekleyeceğini gösteriyor. Yine de zamanında diğer live service oyunlarının da benzer planları olduğunun altını çizelim. Buradaki asıl önemli olan nokta, oyuncuların oyuna ayırdığı sürenin uzun vadeye yayılıp yayılmayacağı.

Son olarak oyunun performansına değineceğim. Oyun konsollarda sabit 60 FPS’i oldukça rahat bir şekilde verebiliyor, PC tarafında da DRM kullanılıyor olmasına rağmen optimizasyon oldukça iyi diyebilirim. Ayrıca oyunda DLSS ve FSR desteği de mevcut.


İlginizi Çekebilir: The Invincible İnceleme


Özetlemek gerekirse Suicide Squad: Kill the Justice League, süper kahraman oyunlarına veya DC’ye olan ayrı bir sevginiz varsa evren açısından size keyifli vakitler geçirtebilir. Ayrıca arkadaşlarınızla oyundan alacağınız keyfi daha da artırabilirsiniz ancak bunun dışında live service yapısı da göz önünde bulundurulduğunda uzun vadede oynamaya itecek kadar özgün içeriğe sahip değil ve çok geçmeden sıkılıp bırakmanız oldukça olası. Özellikle de oyunun fiyatı baz alındığında bu durum daha da ciddi bir problem. Siz de oyun hakkındaki görüşlerinizi aşağıda yer alan yorumlar sekmesi üzerinden bizlerle paylaşmayı unutmayın sevgili Turuncu Levye takipçileri.

İnceleme

Suicide Squad: Kill the Justice League

6 Puan

Suicide Squad: Kill the Justice League, her ne kadar eleştirildiği kadar kötü bir oyun olmasa da, defoları olumlu yanlarını gölgeleyen bir oyun olmuş.

ARTILAR

  • Diyaloglar
  • Hikâye Anlatımı ve Ara Sahneler

EKSİLER

  • Düşman Çeşitliliği
  • Görevler ve Etkinlikler
  • Co-op ve Bağlantı Problemleri
  • İçi Boş ve Dinamik Olmayan Açık Dünya

Editörün Puanı

  • Editörün Puanı 6

Suicide Squad: Kill the Justice League Fiyatı

En uygun fiyat için pek çok siteden bilgi alıyoruz..

En Uygun Fiyat

₺1499
Exit mobile version